ZENGİL- 27 Şubat 2025 tarihinde İmralı’da gerçekleşen görüşmenin ardından DEM Parti heyetinin İstanbul’da kamuoyuna okuduğu Abdullah Öcalan’ın mesajı, Türkiye’nin yakın siyasi tarihinde önemli bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Bu analizde, söz konusu mesajın farklı boyutlarını, özellikle bölgesel bağlamda ne anlama gelebileceğini ve olası motivasyonlarını irdelemeye çalışacağız.
Tarihsel Bağlamda PKK’nin Oluşumu ve Dönüşümü
Öcalan’ın mesajında PKK’nin ortaya çıkış koşullarına dair tarihsel bir çerçeve çizilmektedir. 20. yüzyılın şiddet ortamı, reel-sosyalizmin etkisi ve kimlik inkarı üzerinden şekillenen PKK hareketi, Öcalan’ın ifadesiyle “anlam yoksunluğuna” ulaşmış bir yapı olarak tanımlanmaktadır.
“PKK’nin ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır” ifadesi, değişen koşulların bir değerlendirmesi olarak görülebilir. Reel-sosyalizmin çöküşü ve kimlik inkarının aşılması yönündeki gelişmelerle birlikte, silahlı mücadelenin meşruiyet zemininin sorgulandığı söylenebilir.
Ortadoğu’nun Değişen Dinamikleri ve Kürtlerin Kazanımları
Öcalan’ın çağrısının zamanlaması ve içeriği, Ortadoğu’daki değişen güç dengelerinin bir yansıması olarak da okunabilir. Son yıllarda Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin uluslararası düzeyde tanınması ve Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin elde ettiği fiili özerklik, bölgede Kürtlerin kazanımlarının silahlı mücadeleden ziyade siyasi süreçlerle elde edildiğini ve korunduğunu göstermektedir.
Bu bağlamda, Öcalan’ın çağrısı, PKK’nin silahlı varlığının devamının Irak ve Suriye’deki Kürt kazanımlarını tehlikeye atabileceği endişesinden kaynaklanıyor olabilir. Ayrıca, İran’da olası bir iç kargaşa durumunda, İran Kürtlerinin de demokratik haklarını daha güçlü bir şekilde savunabilmesi için bölgedeki Kürt hareketinin silahlı mücadele imajından arınması gerektiği düşüncesi etkili olmuş olabilir.
PKK’nin feshi çağrısı, bu açıdan bakıldığında, sadece Türkiye’nin baskısı veya talebi değil, aynı zamanda bölgedeki Kürtlerin mevcut kazanımlarını koruma ve yeni fırsatlar yaratma stratejisinin bir parçası olarak değerlendirilebilir.
Türk-Kürt İlişkilerinin Tarihsel Boyutu
Öcalan’ın “Kürt-Türk ilişkileri; 1000 yılı aşan tarihler boyunca Türkler ve Kürtler, varlıklarını sürdürmek ve hegemonik güçlere karşı ayakta kalmak için gönüllülük yönü ağır basan, hep bir ittifak içinde kalmayı zorunlu görmüşlerdir” ifadesi, tarihsel bir gerçekliğe işaret etmektedir.
Bu ifade, PKK’nin feshi çağrısının, yalnızca güncel siyasi hesaplar değil, aynı zamanda tarihsel bir ittifakın yeniden tesisi perspektifiyle de değerlendirilebileceğini göstermektedir. Bölgedeki hegemonik güçlerin varlığı göz önüne alındığında, Türk-Kürt işbirliğinin her iki toplum için de stratejik önem taşıdığı düşüncesi ön plana çıkmaktadır.
Demokratik Çözümün İmkanları ve Sınırları
Öcalan’ın “ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır” ifadesi, PKK’nin geleneksel taleplerinden farklı bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Bu ifade, Kürt meselesinin çözümünde katı yapısal formüllerden ziyade, demokratik toplum temelinde daha esnek bir modeli öne çıkarmaktadır.
Sırrı Süreyya Önder’in aktardığı “demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınması” ifadesi ise, silahların bırakılması ve PKK’nin feshinin karşılığında demokratik hakların genişletilmesi beklentisini ortaya koymaktadır.
Bölgesel Stratejik Hesaplar ve Olası Senaryolar
Öcalan’ın çağrısı, bölgedeki Kürtlerin stratejik çıkarları açısından değerlendirildiğinde, birkaç olası senaryoyu gündeme getirmektedir:
- Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Konumunun Güçlendirilmesi: PKK’nin silahlı varlığı, Irak Kürdistan Bölgesi’nin Türkiye ile ilişkilerinde zaman zaman gerilimlere yol açmaktadır. PKK’nin feshi, bu ilişkilerin normalleşmesine ve Irak Kürdistanı’nın ekonomik ve siyasi olarak daha da güçlenmesine katkı sağlayabilir.
- Suriye’nin Kuzeyindeki Kürt Varlığının Meşruiyeti: Suriye’nin kuzeyinde oluşan fiili Kürt özerk bölgelerinin uluslararası meşruiyeti, PKK ile olan ideolojik ve yapısal bağlantılar nedeniyle sorgulanmaktadır. PKK’nin feshi, bu bölgelerin daha geniş bir uluslararası tanınırlık kazanmasına yardımcı olabilir.
- İran’daki Olası Değişimler ve Kürtler: İran’da muhtemel bir siyasi dönüşüm sürecinde, İran Kürtlerinin demokratik taleplerinin PKK’nin silahlı mücadele imajından bağımsız olarak değerlendirilmesi, bu taleplerin meşruiyetini artırabilir.
- Türkiye’deki Demokratik Sürecin Derinleşmesi: PKK’nin silah bırakması ve kendini feshetmesi, Türkiye’de Kürt meselesinin demokratik siyaset zemininde tartışılmasının önünü açabilir, bu da hem Türkiye’deki Kürtlerin demokratik kazanımlarını artırabilir hem de Türkiye’nin bölgedeki Kürtlere yönelik politikalarını olumlu yönde etkileyebilir.
Sonuç: Çağrının Anlamı ve Geleceğe Dair Öngörüler
Abdullah Öcalan’ın çağrısı, Devlet Bahçeli’nin açıklaması ve Cumhurbaşkanı’nın ortaya koyduğu irade ile şekillenen siyasi iklimde, PKK’nin silah bırakması ve kendini feshetmesi yönündeki bir dönüşümün işaretlerini vermektedir.
Bu çağrı, çeşitli faktörlerin etkileşimiyle şekillenmiş olabilir: Türkiye’nin iç siyasi dinamikleri, bölgedeki Kürtlerin mevcut kazanımlarını koruma ihtiyacı, değişen uluslararası konjonktür ve Ortadoğu’daki güç dengelerinin yeniden yapılanması. Her durumda, çağrının pratikteki karşılığı ve bundan sonraki süreçte atılacak adımlar, hem Türkiye’nin demokratikleşmesi hem de bölgesel barış için önem taşıyacaktır.
Sonuç olarak, Öcalan’ın çağrısı sadece Türkiye’deki Kürt meselesinin çözümüne yönelik bir adım değil, aynı zamanda bölgedeki Kürtlerin kolektif çıkarlarını koruma ve geliştirme stratejisinin bir parçası olarak da değerlendirilebilir. Bu bağlamda, çağrının etkilerinin sadece Türkiye ile sınırlı kalmayıp, tüm bölgeye yayılması muhtemeldir.